Alimler demişl
erdir ki: oruç ve açlıkda on güzel haslet vardır:
l. Açlıkta
kalb safası, gönlün hakka inkıyadı, göz keskinliği vardır.
Tokluk ise
aptallık ve tenbellik verir, basireti kör eder. Dimağda buharı
fazlalaşdırır,
bu sebeble kalbde bir ağırlık olur. Söylenen fikirlere intikal ve
intibak
edemez, esrarı anlayamaz.
2. Açlıkta
rikkat-i kalb olur. Kalb safası da insanı münacatın lezzetini idrak
etmeye
hazırlar, zikrinin ve sair ibadetlerinin te'sirini görür.
3. Kalbde
züll ü inkisar olur, şımarıklık gider. Cenab-ı Hakk da hadîsi kudside:
"Ben, benim rızam için kalbi münkesir olanlarla beraberim",
buyurmuştur.
Lüzumsuz ferah ve tuğyanın başlangıcı olan, aynı zamanda büyük
mahrumiyetlerin
sebebi olan iftihar ve böbürlenme duygusu gider. Nefis açlıkla
kırıldığı
kadar hiç bir şeyle kırılmaz.
4. İnsan açlıkda
belaları unutmaz, zararlara ve afetlere duçar olanları unutmaz. Tok
olan
açları unutur, aç olanlar ise açlığın ve belaların elemlerini bilirler.
Elemli fakirleri ve zayıfları unutmazlar.
5. Açlık bütün
ma'siyet arzularını kırar, devamlı kötülüğü emreden nefsin (nefs-i
emmarenin)
üzerine basar.
6. Açlık,
insana betaet ve hamakat veren fazla uykuyu defeder. Çok yiyen ise çok
içer, çok içen çok uyur, çok uyuyanın gafleti artar. Kimin gafleti
artarsa
hüsrana uğrar ve nedameti artar.
Bu sebeble
meşayih-i kiram müridi ere: "Çok yemeyiniz, çok içmeyiniz, bu sebeble
çok
uyursunuz ve hüsrana uğrarsınız" diye buyurmuşlardır.
7. Açlıkta
ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ise ibadet zorlaşır, ibadete devam
ise
daha güçleşir.
8. Açlıkta
bedenler ve uzuvlar sıhhatli olur, hastalıklar def olur. Çünkü
umumiyetle
hastalıkların sebebi çok yemek, çok içmek, çok uyumak, kan
fazlalığıdır.
Hastalık ibadetlere mani olur, kalbi huzursuz eder, ibadet şevkini
kırar.
9. Gayet sade
bir hayat sürer, sıkıntısı olmaz. Az yemeği itiyad edinen az mala
kanaat
eder. Bu sebeble Rasûlullah -sallallalahü aleyhi ve sellem-: "İktisada
riayet eden fakra duçar olmaz." yani maîşetinde orta yolu tutan fakir
olmaz
buyurmuşlardır.
10. Açlıkta
sadakasını gönül huzuru ile verebilir, yemeğinin fazlasını yetimlere,
miskinlere
dağıtır, kıyamette de sadakası altında gölgelenir.
TAKVA İÇİN ORUÇ
Cenabı Hakk
Azze ve Celle ayeti kerimede: "Orucun farzıyyeti sizin ittikanız için"
buyurmuştur. Çünkü oruç insanın kuvvei şehvaniyyesini kırdığı gibi
nefsin
heva ve hevesini kırarak bütün azalan günahdan, isyandan ictinab ile
zühd
ü takvaya sebeb olacağı beyan buyurulmuştur. Çünkü insanların dünyevî
mesaisi
iki şeye münhasırdır: Biri tatlı tatlı yiyip içmek arzusudur. Diğeri de
kuvve-i şehvaniyyedir. Bu iki arzu da ancak oruç ile men'edilmiş olduğu
gibi tasfiye-i cesed ve bazı emraz-ı kalbiyyenin tathirine de oruç
vesile
olur. Ve tıbben de midenin tashîhine vesile olduğu malum, bir
hakikattir.
Muhammed bin
el-Haris -radıyallahu ahn- der ki: Beş zümreye beş şeyi sordum, hepsi
de
aynı cevabı verdiler:
1. Tabiblere
devaların en şifalısını sual ettim: "Açlıktır ve az yemekdir," dediler.
2. Hikmet
ehillerine: "Allah'a ibadete en fazla yardımcı olan nedir?" diye sual
ettim.
"Açlıktır ve az yemektir" dediler.
3. Zahidlere,
"Zühde en fazla kuvvet kazandıran nedir?" diye sual ettim. "Açlıktır ve
az yemektir" dediler.
4. Alimlere,
"İlim hıfzında en fazla yardımcı şey nedir?" diye sual ettim, "Açlıktır
ve az yemektir" dediler.
5. Sultanlara,
"Her vakit dikkatli bulunmanın çaresi ve en güzel, en lezzetli taam
nedir?"
diye sual ettim, "Açlıktır ve az yemektir" dediler.