DOKSANSEKİZİNCİ MEKTÛB
Bu mektûb,
şeyh Zekeriyyânın oğlu Abdülkâdire yazılmışdır.
İnsanlara karşı sert olmağı değil,
yumuşak davranmağı, çeşidli hadîs-i
şerîfler göstererek bildirmekdedir:
Allahü
teâlâ hepimizi tâm orta yolda bulundursun! Vaz etmekde, nasîhat
etmekde ve Allahın kullarına müslimânlığı öğretmekde gözetilmesi lâzım
gelen şeyleri bildiren birkaç hadîs-i şerîf yazıyorum. Hak teâlâ,
bunlara
uygun davranmamızı nasîb eylesin!
Resûlullah
(a.s) buyurdu ki,
- Yumuşak
davran! Sertlikden ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler.
Çirkinliğini
giderir
- Allahü teâlâ
refîkdir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve
başka
hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder
- Yumuşak
davranmayan, hayr yapmamış olur
- İçinizde
en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır
- Kendisine
yumuşaklık verilen kimseye dünyâ ve âhıret iyilikleri verilmişdir
- Hayâ,
îmândandır. Îmânı olan Cennetdedir. Fuhş, kötülükdür. Kötüler
Cehennemdedir
- Cehenneme
girmesi harâm olan ve Cehennemin de onu yakması harâm olan kimseyi
bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık
gösterendir.
- Yumuşak
olanlar ve kolaylık gösterenler, burnuna yuları takılmış deve gibidir.
Yürütmek istenirse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine oturtmak istenirse,
hayvan oraya oturur.
- Kızdığı
zemân istediğini yapabilecek bir kimse, kızmazsa, Allahü teâlâ
kıyâmet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennetde istediğin yere
git
der.
- Bir
kimse
Resûlullahdan nasîhat istedikde, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
Birkaç kerre sordukda, hepsine de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
- Cennete
gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Zaîfdirler, güçleri
yetmez. Birşey yapmak için yemîn ederlerse, Allahü teâlâ, bunların
yemînlerini,
muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum,
dinleyiniz!
Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler)
- Bir
kimse
ayakda iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse yatsın!
- Sarı
sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da îmânı bozar
- Allah
için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük
görür. Fekat, insanların gözünde büyükdür. Bir kimse, kendini
başkalarından
üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur.
Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekden, domuzdan dahâ aşağı
görünür.
- Mûsâ
bin
İmrân (alâ nebiyyinâ ve aleyhissalevâtü vetteslîmât), Yâ Rabbî!
Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikde, gücü yetdiği zemân afv
edendir.
- Bir
kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter.
Gazabını tutarsa, kıyâmet günü Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir
kimse,
Allahü teâlâya yalvarırsa, kabûl eder.
- Bir
müslimân din kardeşinin ırzına veyâ malına saldırırsa, malın, paranın
geçmez olduğu gün gelmeden önce, onunla halâllaşsın! iyi amelleri
varsa,
hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır. İyi amelleri yoksa, hak
sâhibinin günâhları buna yükletilir).
- Müflis
kimdir, biliyor musunuz? buyurdu. (Bizim bildiğimiz müflis, parası,
malı olmayan kimsedir) dediler. (Ümmetimden müflis şu kimsedir ki,
kıyâmet
günü nemâzları ile, orucları ile ve zekâtları ile gelir. Fekat,
kimisine
sövmüşdür. Kiminin malını almışdır. Kiminin kanını akıtmışdır. Kimini
dövmüşdür.
Hepsine bunun sevâblarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevâbları
biterse, hak sâhiblerinin günâhları alınarak buna yüklenir. Sonra
Cehenneme
atılır.
- Muâviye
(r.a), hazret-i Âişeye (r.a)
mektûb yazarak nasîhat yazmasını istedikde, cevâb yazarak: Allahü
teâlânın
selâmı senin üzerine olsun! Resûlullahdan (a.s)
işitdim. Buyurdu ki, (Bir kimse, insanların
kızacakları şeyde Allahın rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onu,
insanlardan
geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde,
insanların
rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.
Allahü
teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin (a.s)
haber verdiği bu hadîs-i şerîflere uymakla şereflendirsin! Bu
hadîs-i şerîfler, her ne kadar terceme edilmedi ise de, şeyh Ciyû
hazretlerinden
bunları sorar ve anlarsınız. Bunlara uygun hareket etmeğe çalışırsınız.
Dünyâ
hayâtı çok kısadır. Âhıretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi
gören akl sâhiblerinin, hâzırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın
güzelliğine
ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse
idi, dünyâlığı çok olan kâfirlerin herkesden dahâ kıymetli ve dahâ
üstün
olmaları lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak aklsızlıkdır,
ahmaklıkdır.
Birkaç günlük zemânı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği
şeyleri
yapmağa çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik
etmelidir.
Kıyâmetde azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır: Birisi,
Allahü
teâlânın emrlerine kıymet vermek, saygı göstermekdir. İkinci, Allahü
teâlânın
kullarına, yaratdıklarına şefkat, iyilik etmekdir. Hep doğru söyleyici
(a.s) her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka,
eğlence,
sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek.
Bu uykunun sonu rezîl, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kalmakdır.
Müminûn
sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak
olarak
mı yaratdım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek misiniz zan ediyorsunuz?)
buyuruldu.
Her ne kadar, böyle sözleri dinleyecek hâlde olmadığınızı biliyorum.
Gençsiniz.
İçiniz kaynıyor. Dünyâ nimetleri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor.
Her istediğinizi yapabiliyorsunuz. Fekat, size acıdığımız için, iyilik
etmek istediğimiz için bunlar yazıldı. Elinizden birşey kaçmış
değildir.
Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak zemândır. Haberleşmemiz
lâzımdır.
Fârisî
mısra tercemesi:
Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!