
KIRKDÖRDÜNCÜ MEKTÛB
Bu mektûb, yine nakîb, seyyid şeyh Ferîde yazılmışdır.
İnsanların iyisini medh etmekde ve
Ona uymağa teşvîk etmekdedir:
Merhamet ederek göndermiş olduğunuz,
kıymetli mektûbunuz, en iyi bir
zemânda, fakîri şereflendirdi. Okuyarak mesrûr olduk. Allahü teâlâya
hamd
olsun ki, Muhammed aleyhisselâmın fakrinden, size mîrâs nasîb olmuş.
Fakîrlere
karşı teveccüh ve sevgi ve onlara bağlılık, bu mîrâsdan hâsıl
olmakdadır.
Hiçbirşeyi olmayan bu fakîr, ne cevâb yazacağımı şaşırdım. Arabın en
hayrlısı
olan, büyük ceddinizin üstünlüklerini bildiren haberleri yazarak, bu
mektûbumu,
âhıretde azâblardan kurtulmak için vesîle yapacağım. Aleyhissalâtü
vettehıyye
efendimizi medh etmeğe kalkışmıyorum. Yazılarımı, Onun ile
kıymetlendiriyorum.
Arabî beyt tercemesi:
Muhammed aleyhisselâmı medh edemiyorum,
Onunla, yazılarımı kıymetlendiriyorum.
Allahü teâlâya sığınarak ve Ondan
yardım dileyerek bildiriyorum ki:
- Muhammed (a.s.), Allahü teâlânın resûlüdür.
- Âdem oğullarının seyyidi,
efendisidir.
- Kıyâmet gününde, kendisine uyarak Cehennemden kurtulanların
en cömerdidir.
- Kıyâmet günü kabrden en önce O kalkacakdır.
- En önce, O şefâat edecekdir.
En önce, Onun şefâati kabûl olacakdır.
- Cennet kapısını önce O çalacakdır.
Kapı, Ona hemen açılacakdır.
- (Livâ-i hamd) denilen bayrak, Onun elinde
bulunacakdır. Âdem (a.s.) ve Onun zemânından kıyâmete kadar gelen
her mümin, bu bayrak altında bulunacakdır.
Bir hadîs-i şerîfde,
- Kıyâmet
günü, önce gelenlerin ve sonra gelenlerin seyyidiyim. Hakîkati bildiriyorum,
öğünmüyorum, buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfde,
- Allahü teâlânın habîbiyim,
sevgilisiyim. Peygamberlerin reîsiyim. Öğünmek için söylemiyorum.
Bir
hadîs-i şerîfde,
- Peygamberlerin sonuncusuyum, öğünmüyorum.
Ben Abdüllahın oğlu Muhammedim (a.s.).
- Allahü teâlâ insanları
yaratdı. Beni insanların en iyisinde yaratdı.
- Allahü teâlâ, insanları fırkalara
ayırdı. Beni, en iyisinde bulundurdu.
- Sonra bu en iyi fırkayı kabîlelere
ayırdı. Beni en iyisinde bulundurdu.
- Sonra, bu cemâati evlere ayırdı.
Beni, en iyi evden dünyâya getirdi. İnsanların en iyisiyim. En
iyi
âiledenim.
- Kıyâmetde, herkes susduğu zemân, ben söyliyeceğim.
- Kimsenin
kımıldıyamadığı vaktde, onlara şefâat ediciyim.
- Kimsede ümît kalmadığı
bir zemânda, onlara müjde vericiyim.
- O gün her iyilik, her türlü yardım,
her kapının anahtarı bendedir.
- Livâ-i hamd benim elimdedir.
- İnsanların
en hayrlısı, en cömerdi, en iyisiyim.
- O gün emrimde binlerce hizmetçi vardır.
- Kıyâmet günü, Peygamberlerin imâmı, hatîbi ve hepsine şefâat
edici benim.
Bunları öğünmek
için söylemiyorum, buyurdu.
O olmasaydı (a.s.), Allahü teâlâ,
hiçbirşeyi yaratmazdı. Rab olduğu, mabûd olduğu
meydâna çıkmazdı. Âdem (a.s.), su ile toprak arasında iken, O (a.s.)
Peygamber idi.
Fârisî beyt tercemesi:
Günâh işlese de, çekilmez hesâba,
Böyle bir seyyidin izindeki kimse.
Bütün insanlığın seyyidi, en üstünü
olan, böyle bir Peygambere (a.s.) inanan, Onun yolunda giden kimse,
elbette ümmetlerin en iyisi
olur. Âl-i İmrân sûresinin,
- Siz ümmetlerin, din sâhiblerinin
en hayrlısı,
en iyisisiniz!, meâlindeki yüzonuncu âyeti bunlara müjdedir. Ona
inanmıyan,
insanların en kötüsüdür.
Tevbe sûresinin,
- Vahşî, kalbleri katı câhiller,
sana inanmaz. Dahâ çok münâfıkdırlar, meâlindeki
doksansekizinci âyeti
bunları göstermekdedir.
Dünyânın bugünkü hâlinde, Onun
sünnet-i seniyyesine
uymakla şereflendirilenler, ne kadar bahtiyârdır. Onun dînine inanan,
Ona
ümmet olanın, az bir iyiliğine katkat sevâb verilir.
Eshâb-ı Kehf (rahmetullahi aleyhim ecma'în) bir güzel iş
yapmakla, yüksek derecelere
kavuşdu. Bu işleri de, din düşmanları, her tarafı kapladığı vakt,
kalblerindeki
îmânı korumak için, başka yere hicret etmeleri idi.
Bugün, Ona îmân edip,
az bir ibâdet yapmak, sanki düşman saldırıp, her tarafı kapladığı
zemânda,
askerin, az bir hareketinin çok kıymetli olmasına benzer. Sulh
zemânında,
askerin, bundan katkat fazla çalışması, böyle kıymetli olamaz.
Muhammed (a.s.), Allahü teâlânın
mahbûbu olduğu için, Onun izinde
giden, mahbûbluk derecesine yükselir. Çünki, muhib, sevgilisinin
ahlâkını,
alâmetlerini kimde görürse, onu da sever. Ona uymıyanların hâlini,
bundan
anlamalı!
Fârisî beyt tercemesi:
Muhammed (aleyhisselâm), yüzü suyudur cihânın,
Kapısının toprağı olmıyan, toprak altında kalsın!
Eshâb-ı Kehf (rahmetullahi aleyhim
ecma'în) gibi hicret edemiyen, bâtın
yolu ile hicret etmeğe çalışmalıdır. Düşmanlar arasında bulunurken,
gönülleri,
onlardan ayrı, uzak olmalıdır. Allahü teâlâ, bu sûretle de, seâdete
kapıları
açabilir. Nevruz
günü, geliyor. O günlerde, ne karışıklık, ne kadar taşkınlık,
şaşkınlık olduğunu biliyorsunuz. O karanlık günleri atlatdıkdan
sonra,
Allahü teâlâ nasîb ederse, sizinle görüşmek şerefine kavuşmağı ümmîd
ediyorum.
Nâzik başınızı ağrıtmamak için, mektûbuma son veriyorum. Allahü teâlâ,
kerîm olan babalarınızın yolundan ayırmasın! Size ve onlara kıyâmete
kadar
selâm olsun!
Âmîn.
Ana
Sayfa
www.dinveislam.com
ww.muftulukhaber.com
www.diyanetsenhaber.com