İKİYÜZOTUZBİRİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mîr Muhammed Numâna (kuddise sirruh) yazılmışdır.
Yüksek sesle zikrin bidat olması sebebi açıklanmakdadır:

Allahü teâlâya hamd ederiz. Onun sevgili Peygamberine (s.a.v) ve Âline ve Eshâbına salât ve selâm ederiz! Birinci mektûb, her ne kadar sıkıntılı idi ise de, ikincisi yumuşak ve uygun yazılmış idi ve çalışdığınızı bildiriyordu.

Sevgili Kardeşim!
Mîr Sadeddîn yola çıkarken mektûb istedi. O günlerde, gönlümde darlık vardı. Aklım başımda değildi. Birşey yazamadım. Mevlânâ yâr Muhammed Cedîde, yazmasını söylemişdim. Aklım başımda olmadığı o zemânda, eğer uygunsuz bir kelime yazılmış ise, kusûra bakmayınız. Bununla berâber, az birşey sizi incitmemelidir. İşinizi karışdırmamalıdır. Allahü teâlâ göstermesin aramızda hiçbir kırıklık yokdur. Kırılmış, üzülmüş olarak birşey yazılmış değildir. Nasîhat olarak bir şey yazılmış ise, sevinmek lâzım gelir. İkinci mektûbunuza çok sevindik. Her işde ateşli olmalıdır. Soğukluk ve gevşeklik düşmanlara olsun!

Süâl: Husûl ile vüsûl arasındaki fark nedir?

Cevâb: Kardeşim! Husûlde uzaklık vardır. Vüsûl ise çok gücdür. Ankâ kuşunu, kendimize göre bir şekl vererek düşünürsek, hâfızamızda Ankâ hâsıl oldu denebilir. Fekat, Ankâya vâsıl olunmamışdır. Çünki birşeyin zılli, yanî ikinci bir mertebede görünmesi, hâsıl olmasına mâni olmaz. Fekat, vâsıl olmak için, zılden kurtulmak lâzımdır.

Süâl: Peygamberlerin (a.s) mebde-i teayyünleri olan ismler, Evliyânın da, mebde-i teayyünleri midirler? Böyle ise, aralarındaki fark nedir?
 
Cevâb: Peygamberlerin (aleyhimüssalevâtü vetteslîmât), mebde-i teayyünleri, Allahü teâlânın ismlerinin bütünüdür. Evliyânın mebde-i teayyünleri ise, bu ismlerin parçalarıdır. Bu parçalar, o bütünlerin altındadır. Parçalarıdır demek, yalnız bir bakımdan düşünülmekdedir demekdir. Meselâ, bütün irâde ile, yalnız birşeyi irâde gibidir. Evliyâ  Peygamberlere (a.s) uymakla yükselebildikleri için, o bir bakımı, ortadan kaldırarak, bütüne kavuşabilirler. Bu ayrılığı, birkaç mektûbumda açıklamışdım. Düşününce hâtırlarsınız.

Süâl: Yüksek sesle zikr bidat olduğu için yasak ediliyor. Hâlbuki, böyle zikr etmek tatlı oluyor. İnsan bırakmak istemiyor. Cübbe, kuşak, don ve pantalon ve birçok başka şeyler de, Resûlullahın (s.a.v) zemânında yokdu. Onları niçin yasak etmiyorlar?

Cevâb: Yavrum! Resûlullahın (s.a.v) kullandığı şeyler, yapdığı işler, iki türlü idi: Biri ibâdet olarak yapdığı işler idi. İkincisi, âdet olarak yapdıkları idi. İbâdet olarak yapdığı işlerin tersi, (Bidat) olur. Böyle uygunsuz işleri yasak ederiz. Bunlar, dinde reform, değişiklik olur ki, buna hiç izn yokdur. Bir şehrin, bulunduğu memleketin âdetine uyarak yapdığı işlerin tersine, bu işlerin aksine olan şeyler bidat olmaz. Bunları yasak etmeyiz. Böyle işlerin dinle ilgisi yokdur. Âdet olunca yapılır, âdet olmazsa yapılmazlar. Din ve ibâdet olarak yapılmazlar. Çünki, her memleketin âdetleri başkadır. Birbirlerine uymaz. Bir memleketin âdetleri bile, zemânla değişir. Böyle olmakla berâber, âdetlerde de sünnete uymak fâideli olur. Seâdetlere yol açar. Allahü teâlâ bizi ve sizi, Peygamberlerin efendisinin yolunda bulundursun (s.a.v).

Vesselâm.

Ana Sayfa