Bu mektûb,
mirzâ Ebrece yazılmışdır.
İnsan, câhil olduğu için, bedeninin hastalığını gidermeğe çalışmakdadır. Kalbin dünyâya düşkün olması hastalığından haberi bile olmadığı bildirilmekdedir.
Allahü
teâlâ, sizi ayıblardan, kusûrlardan korusun. Sizi lekeliyecek
şeylerden, geçmiş ve gelecek bütün insanların en üstünü hurmetine
muhâfaza buyursun!
Ey mesût ve temiz kardeşim!
İnsanın bedenine bir hastalık gelince ve uzvunda bozukluk olunca, o hastalığı gidermek ve o bozukluğu düzeltmek için, o kadar uğraşır da, kalb hastalığı kendisini sonsuz ölüme ve bitmez tükenmez azâblara sürüklediği hâlde, bu korkunç hastalıkdan kurtulmağı hiç düşünmemekdedir ve onu gidermek için hiç kıpırdamamakdadır. Kalbin hasta olması demek, Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olmasıdır. Eğer, kalbin bu tutulmasını hastalık bilmezse, çok alçak kimsedir. Eğer bilir de, aldırış etmezse, çok pisdir. Bu hastalığı anlamak için, (Akl-i mu'âd) lâzımdır. (Akl-ı me'âş), kısa görüşlü olduğundan, ancak, görünüşe bakar. Akl-i me'âş, dünyânın geçici lezzetlerine bakarak, kalb âfetlerini hastalık bile saymadığı gibi, akl-i mu'âd da, âhiretde verilecek sevâblara bakarak, bedendeki bozuklukları, hastalık saymaz. Akl-i me'âş, kısa görüşlü, akl-i mu'âd keskin görüşlüdür. Akl-i mu'âd, Peygamberlerde (aleyhimüssalevâtü vetteslîmât) ve Evliyâda bulunur. Akl-i me�âşı, mala düşkün olanlar, dünyâya bağlı olanlar beğenir. Aradaki farkı düşünmelidir. Akl-i mu'âdı kuvvetlendiren şeyler, ölümü düşünmek, âhıretde olacak şeyleri öğrenmek ve âhıret derdi ile şereflenmiş olanlarla birlikde bulunmakdır.
Fârisî
beyt tercemesi:
Aranılan hazînenin nişânını verdim sana,
belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da.
Bedenin
hastalığı, ahkâm-ı şer'ıyyenin yerine getirilmesini güçleşdirdiği
gibi, kalb hastalığı da, islâmiyyete uymağı güçleşdirmekdedir. Şûrâ
sûresi,
onüçüncü âyetinde meâlen,
ve Bekara
sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen,
Görünen
uzuvların kuvvetden düşmesi, ibâdeti güçleşdirdiği gibi, kalbde îmânın
zaîflemesi
de güçleşdirmekdedir. Yoksa, islâmiyyetin her emrinde kolaylık vardır.
Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyetinde meâlen,
Fârisî
mısra tercemesi:
Bir kimse kör ise, güneşin suçu ne?
Bunun için, bu hastalığı gidermek çok
lâzımdır. Bunun mütehassısı olan
hakîmlere sığınmak farz-ı ayndır. Resûl, ancak haber verir.