Bu mektûb,
mirzâ Dârâba yazılmışdır.
Kötü olan dünyânın ne olduğu
bildirilmekdedir:
Yaradılışınızın
iyi olduğunu gösteren, çok ince düşüncelerinizi açıklıyan
kıymetli mektûbunuz geldi. Bir işe yaramıyan bu fakîrleri okşayan
yazılarınıza,
Allahü teâlâ, Habîbi hurmetine (a.s.)
iyi karşılıklar ihsân buyursun!
Yavrum! Bu dünyâya düşkün olanlar, mal, para peşinde koşanlar, büyük
bir belâya yakalanmışlardır. Büyük bir derde tutulmuşlardır. Çünki, bu
dünyâda bulunan, Allahü teâlânın beğenmedikleri şeyler ve her pislikden
dahâ kötü olan pislikler, bu kimselere güzel görünmekdedir. Sevimli
sanılmakdadır.
Necâseti yaldızlamak, zehri şekerle kaplamak gibidir. Allahü teâlâ
insanlara
akl verdi. Akla bu alçak dünyânın kötülüğünü anlatdı. Allahü teâlânın
beğenmediği
şeylerin çirkinliğini gösterdi. Bunun için, âlimler buyurdu ki, (Bir
kimse,
öldükden sonra, malının zemânın en akllı olanına verilmesini vasıyyet
etse,
zâhide vermek lâzımdır. Çünki zâhid, dünyâya düşkün değildir. Onun
dünyâya
kıymet vermemesi, aklının çok olduğunu gösterir). Allahü teâlâ çok
merhametli
olduğu için, yalnız akl şâhidini vermekle kalmadı. İkinci ve naklî
şâhid
olarak da Peygamberleri(a.s.) verdi.
Âlemlere rahmet olarak
gönderdiği Peygamberleri ile (a.s.), bu
bozuk
malın iç yüzünü kullarına bildirdi. O yalancı kahpenin cilvelerine
aldanmamalarını,
ona tutulmamalarını açıkça emr buyurdu. Şaşmaz, doğru olan bu iki şâhid
var iken, bir kimse, şeker sanarak zehr yirse ve altına kavuşacağım
diyerek
necâseti avuçlarsa, elbette çok alçaklık yapmış olur. Çok pis olduğunu
göstermiş olur. Peygamberlere (a.s.)
inanmamışdır.
Müslimân olduğunu söylese de, münâfık olur. Onun müslimân görünmesi,
âhıretde
fâide vermez. Yalnız dünyâda cânını ve malını korumuş olur. Bugün,
kulaklardan
gaflet pamuğunu atmalıdır. Yoksa, âhıretde âh etmekden, pişmân olmakdan
başka yapılacak şey olmaz. Hâlinizi sık sık bildiriniz!
Fârisî
beyt tercemesi:
Canım yavrum! Sana sözüm, yalnız şudur:
körpeciksin, yolun da çok korkuludur.