Bu mektûb, nakîb seyyid şeyh Ferîd hazretlerine yazılmışdır.
Vaz ve nasîhat vermekde, Ehl-i sünnet âlimlerine uymağı övmekdedir:
Allahü teâlâ, sizi, zâtınıza yakışmıyan herşeyden korusun! Yüce ceddiniz (aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât) hurmetine düâmı kabûl buyursun! Errahman sûresinde, altmışıncı âyetinde meâlen, (İyiliğin karşılığı, ancak iyilik olur) buyuruldu. Sizin ihsânlarınıza, hangi ihsânla karşılık yapacağımı bilemiyorum. Ancak, mubârek zemânlarda, din ve dünyâ selâmetiniz için düâ etmeğe çabalıyorum. Elhamdülillah, elimde olmıyarak, bu vazîfe nasîb olmakdadır. Mükâfât olabilecek başka bir ihsân da, vaz ve nasîhatdir. Eğer kabûl buyurulursa, bizim için ne büyük nimet olur.
Ey asîl ve şerefli efendim!
Vazların özü ve nasîhatların kıymetlisi,
Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikde bulunmakdır. Allah adamı
olmak ve islâmiyyete yapışmak da, müslimânların çeşidli fırkaları arasında,
kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâatin doğru
yoluna sarılmağa bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe kurtuluş olamaz.
Bunların anladıklarına tâbi olmadıkça, seâdete kavuşulamaz. Akl sâhibleri,
ilm adamları ve Evliyânın keşfleri, bu sözümüzün doğru olduğunu bildirmekdedirler.
Yanlışlık olamaz. Bu büyüklerin doğru yolundan hardal dânesi kadar, pekaz
ayrılmış olan bir kimse ile arkadaşlık etmeği, öldürücü zehr bilmelidir.
Onunla konuşmağı, yılan sokması gibi korkunç görmelidir. Allahdan korkmayan
ilm adamları, hangi fırkadan olursa olsun, zındıkdırlar. Bunlarla konuşmakdan,
arkadaşlık etmekden, kitâblarını okumakdan, evlerine, köylerine gitmekden
de sakınmalıdır. Dinde hâsıl olan bütün fitneler ve azılı din düşmanlığı,
hep böyle zındıkların bırakdıkları kötülükdür. Dünyâlık ele geçirmek için,
dînin yıkılmasına yardım etdiler. Bekara sûresinin onaltıncı âyet-i kerîmesinde
meâlen, (Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alış verişlerinde
birşey kazanamadılar. Doğru yolu bulamadılar) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme,
bunları bildirmekdedir. İblîsin râhat, sevinçli oturduğunu, kimseyi aldatmakla
uğraşmadığını gören bir zât, (Niçin insanları aldatmıyorsun, boş oturuyorsun?)
dedikde, (Bu zemânın kötü din adamları, benim işimi çok güzel yapıyorlar,
insanları aldatmak için bana iş bırakmıyorlar) demişdi.
Oradaki talebeden, mevlânâ Ömer, iyi yaradılışlıdır. Yalnız, kendisine arka olmak, doğruyu söylemesi için kuvvetlendirmek lâzımdır. Hâfız imâm da, aklını fikrini dînin yayılmasına vermişdir. Zâten her müslimânın böyle olması lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Kendisine deli denilmiyen kimsenin îmânı temâm olmaz) buyuruldu. Biliyorsunuz ki, bu fakîr, söyliyerek ve yazarak, iyi kimselerle konuşmanın ehemmiyyetini anlatmağa uğraşıyorum. Kötü kimselerle arkadaşlıkdan, bunların kitâblarını okumakdan kaçınmasını tekrâr tekrâr bildirmekden usanmıyorum. Çünki, işin temeli bu ikisidir. Söylemek bizden, kabûl etmek sizden. Dahâ doğrusu, hepsi Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın hayrlı işlerde kullandığı kimselere müjdeler olsun!
İhsânlarınızın çokluğu, bu yazılara sebeb oldu. Başınızı ağrıtmak ve usandırmak düşüncesini unutdurdu. Vesselâm.