Bu mektûb,
hâce Muhammed Sıddîk-ı Bedahşîye yazılmışdır.
Mubârek Ramezân ayının üstünlüğünü ve
Kur'ân-ı kerîmin bu ayda indirildiğini
ve hurma ile iftâr etmenin müstehab olduğunu bildirmekdedir:
Allahü
teâlânın zâtının şüûnâtından biri, kelâm şânıdır. Bu kelâm şânında,
zâtın bütün üstünlükleri ve sıfatların bütün şüûnları bulunur. Böyle
olduğu,
önceki mektûblarda bildirilmişdi.
Mubârek Ramezân ayında da, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmekdedir (teâlâ ve tekaddes) ve Onun şüûnlarından hâsıl olmakdadır. Her kusûr, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmakdadır. Nisâ sûresinin 79.âyetinde meâlen, (Sana gelen her güzel şey, Allahü teâlâdan gelmekdedir. Sana gelen her kötülük de, kendindendir) buyuruldu. Bunun için, bu aydaki iyiliklerin, bereketlerin hepsi, Allahü teâlânın zâtındaki üstünlüklerden gelmekdedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmakdadır. Kur'ân-ı kerîm, bu kelâm şânının hakîkatinin hepsinden hâsıl olmuşdur. Bundan dolayı, bu mubârek ayın, Kur'ân-ı kerîm ile tâm bağlılığı vardır. Çünki, Kur'ân-ı kerîmde bütün üstünlükler bulunmakdadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmakdadır. Bu bağlılıkdan dolayı, Kur'ân-ı kerîm bu ayda nâzil oldu. Bekara sûresinin 185.âyetinde meâlen, (Kur'ân-ı kerîm, Ramezân ayında indirildi) buyuruldu. Kadr gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadr gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramezân ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için, bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayırlı ve bereketli olur. Allahü teâlâ, hepimizi bu mubârek ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşdursun. Herbirimize bundan büyük pay versin!
Resûlullah (s.a.v)
buyurdu ki,
(Oruclu
olan kimse, hurma ile iftâr etsin! Çünki hurma bereketlidir). O
Server (s.a.v), hurma ile iftâr ederdi.
Hurmanın bereketli
olması şöyledir ki, onun ağacına (Nahle) denir. Bu ağacın
yaradılışında,
topluluk ve adâlet vardır. İnsanın yaradılışı da böyledir. Bunun
içindir
ki, Peygamberimiz (s.a.v) Nahle ağacına,
Âdem
oğullarının halasıdır dedi. (Halanız olan nahleye saygı gösteriniz!
Çünkü
bu ağaç, Âdem aleyhisselâmın çamurundan kalan artıkdan yaratılmışdır)
buyurdu.
Görülüyor ki, Nahle, Âdem aleyhisselâmın çamurundan yaratılmışdır.
Nahleye
bereket buyurması, bunda herşeyin bulunduğu için olsa gerekdir. Bunun
için,
nahlenin meyvesi olan hurma yenince, insanın parçası, dokusu olur.
Böylece
hurmada bulunan herşey, insana da aktarılmış olur. Hurmada bulunan
sonsuz
üstünlükler, bunu yiyende de bulunur. Hurmayı yiyen herkes böyle olur
ise
de, oruclu kimse, iftâr zemânında, şehvetlerden ve dünyânın geçici
zevklerinden
temiz olduğu için, hurmadan pekçok istifâde eder. Anlatdığımız
fâideleri
dahâ tâm ve dahâ olgun olur. O Server (s.a.v),
(Müminin sahûrunun hurma ile olması ne güzeldir)
buyurdu. Bu da belki, hurma insanın dokularına karışınca, insanın
hakîkatini
temâmladığı içindir. Oruclu iken, böyle şey olmadığı için, bunun
karşılığı
olarak sahûrda hurma yimenin güzel olduğunu bildirmişdir. Hurma yemek,
çeşidli yemekleri yimek gibi fâideli olmakdadır. Hurmanın bu bereketi,
kendisinde herşey bulunduğu için, iftâr zemânına kadar insanda kalır.
Hurmanın
bu fâidesi, ancak islâmiyyete uygun olarak yenildiği, islâmiyyetden kıl
ucu kadar ayrılık bulunmadığı zemândır. Tâm fâidesine kavuşmak için,
bir
ağacın bir meyvesi olarak değil, bildirdiğimiz topluluğunu, bereketini
düşünerek yimek lâzımdır. Yalnız bir meyve olarak yinirse, yalnız
madde,
kalori fâidesi elde edilir. İşin iç yüzü bilinerek yinirse, bereketine
kavuşulup, bâtını da besler. Bereketine kavuşmadan yimek kusûr olur.
Fârisî
beyt tercemesi:
Çalış, lokmayı kıymetlendir önce!
Ondan sonra, hiç korkma ye, doyunca!
İftârı
erken, sahûru geç yapmakda da, bu incelik vardır. Vesselâm.