Bu mektûb,
Hâce Muhammed Eşref-i Kâbilîye yazılmışdır.
Hâcelerin yollarının şânını ve bu
yolda reform yapanların zararlarını
bildirmekdedir:
Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun! Geçmişlerin ve geleceklerin efendisi olan Muhammed aleyhisselâma ve Onun temiz Âline salât ve selâm olsun! Akllı kardeşim hâce Muhammed Eşref! Allahü teâlâ, Evliyâsına ikrâm etdiği nimetlerle, seni de şereflendirsin! Hâcelerimizin yolu kavuşduran yolların en kısasıdır. Başka yolların sonunda ele geçenler, bu yolun başında olanlara tatdırılmakdadır. Bunların (Nisbet)i, yanî kavuşdukları huzûr, başkalarının nisbetinin üstündedir. Bütün bu üstünlükler, bu yolda sünnete yapışmak ve bidatden sakınmak bulunduğu içindir. (Ruhsat)ları, yanî islâmiyyetin izn verdiği şeyleri de, elden geldiği kadar yapmazlar. Bunlar bâtına yarar görünseler bile, izn vermezler. (Azîmet)le hareket ederler. Yanî (Takvâ) üzere hareket ederler. Kalb kazançlarına fâideli görülmese bile, azîmeti elden bırakmazlar. Hâllerin, vecdlerin islâmiyyete uygun olmasına dikkat ederler. Zevkleri, marifetleri islâmiyyet terâzîsi ile ölçerler. Çocuklar gibi, ceviz, kozalak sayılan vecdlere, hâllere aldanıp da, islâmiyyetin güzel cevherlerini elden kaçırmazlar. Tesavvufcuların islâmiyyete uymıyan sözlerine aldanıp bağlanmazlar. (Fuss)a kayarak, (Nass)dan ayrılmazlar. Fütûhât-i Medeniyye varken, (Fütûhât-i Mekkiyye)ye dönüp bakmazlar. Hâlleri devâmlıdır. Zemânlarında değişiklik olmaz. Başkalarına şimşek gibi çakıp geçen (Tecellî-i zâtî) bunlara devâmlıdır. Çabuk geçen, gayb olan huzûra kıymet vermezler. Nûr sûresinin, (O yüksek insanlara, ticâret, alış veriş, Allahü teâlâyı unutdurmaz) meâlindeki yirmidördüncü âyeti, bunların hâlini bildirmekdedir. Fekat herkes, bu büyüklerin tatmış olduğu şeyleri anlayamaz. Bu yolda olan kısa görüşlüler bile, bunların birkaç üstünlüğüne inanmayabilir.
Fârisî
beyt tercemesi:
Bir câhil, bu büyüklere dil uzatırsa,
Cevâb vermeğe değmez desem iyi olur.
Evet bu
yüksek yoldakilerin bazısı, son zemânlarda, bu yolda yenilikler
yapdılar. Büyüklerin izinden ayrıldılar. Bunların mürîdlerinden çoğu,
bu
yeniliklerle, tarîkat olgunlaşdırıldı sandılar. Hâşâ! Öyle değildir.
Ağızlarından
çıkan söz çok büyükdür. Bu yeniliklerle, reformlarla, hak yolu yıkmağa,
elden kaçırmağa çalışıyorlar. Yazıklar olsun, binlerce yazıklar olsun!
Başka yollarda bulunmayan birçok bidatler, bu yolda meydâna çıkarıldı.
Teheccüd
nemâzını cemâat ile
kılıyorlar. Geceyarısı, bu nemâz için uzaklardan
akın akın geliyor, toplanıyorlar. Cemâat olup titizlikle kılıyorlar.
Hâlbuki
bu yapdıkları, mekrûhdur. Hem de, tahrîmen mekrûhdur.
Fıkh âlimlerinden
birkaçı, bunun mekrûh olması için duyurulması, ilân edilmesi şartdır
demişler
ise de, bunlar da, nâfile nemâzı câmiin bir köşesinde ve en çok üç kişi
cemâat ile kılabilir, demişlerdir. Üçden çok kimsenin cemâat ile
kılması,
sözbirliği ile mekrûhdur. Bundan başka, teheccüd nemâzını onüç rekat
kılıyorlar.
Oniki rekatini ayakda kılıyorlar. İki rekatde oturarak kılıp, bunu bir
rekat yerine sayıyorlar. Böylece onüç oldu diyorlar. Böyle şey olmaz.
Resûlullahın (s.a.v) onüç rekat kıldığı
geceler olmuşdur. Onbir, dokuz ve yedi rekat da kıldığı geceler
olmuşdur.
Fekat, teheccüd nemâzlarını vitr nemâzı ile birlikde kıldığı için
toplamı
tek olmakdadır. Bunların dediği gibi, bir rekat yerine, oturarak iki
rekat
kılmak olmamışdır. Resûlullahın sünnet-i seniyyesini (alâ
sâhibihessalâtü
vesselâmü vettehıyye) bilmedikleri ve incelemedikleri için, böyle
yanlış
şeyler yapıyorlar. Müctehidlerin de bulunduğu ve âlimlerin çok olduğu
şehrlerde
böyle bidatlerin yayılmasına, doğrusu çok şaşılır. Hâlbuki biz fakîrler
din bilgilerimize, oralardaki büyüklerin ihsânları ile kavuşmuş
bulunuyoruz.
İnsanlara herşeyin doğrusunu bildiren ancak Allahü teâlâdır.
Fârisî
beyt
tercemesi:
Az söyledim. Dikkat etdim, kalbini kırmamağa,
Bilirim incinirsin, yoksa sözüm çokdur sana!
Vesselâm.