YÜZONİKİNCİ MEKTÛB
Bu mektûb,
şeyh Abdül-Celîl-i Tehânîserîye yazılmışdır.
Birinci vazîfemiz, Ehl-i sünnet
vel-cemâat itikâdını elde etmek olduğu
bildirilmekdedir:
Hak teâlâ,
zarar ziyân içinde olan bizleri, doğru oldukları müjdelenmiş
olan, Ehl-i sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdikleri itikâda
kavuşdursun!
Beğendiği işleri yapmakla şereflendirsin! Bu iyi işleri yapmakdan hâsıl
olan hâlleri de ihsân buyursun! Kendi mukaddes makâmına çeksin!
Fârisî
mısra tercemesi:
İş budur, bundan başkası hiçdir.
Çünki, bu kurtuluş fırkasının itikâdı
olmadan hâsıl olan hâller, vecdler,
istidrâcdan başka birşey değildir. İnsanı harâblığa, felâkete
sürüklerler.
Bu kurtuluş fırkasına uymak nimetine kavuşdukdan sonra, her ne
verirlerse
seviniriz, şükr ederiz. Râzı oluruz. Tesavvuf büyüklerinden birkaçı,
kendilerini hâl ve sekr kapladığı zemân, doğru yolun
âlimlerinin bildirdiklerine uymıyan bilgiler, marifetler söylemişler
ise
de, keşf yolu ile anladıklarını bildirmişlerdir. Bunun için, suçlu
sayılmazlar.
Kıyâmetde, bunlar için sorguya çekilmemeleri umulur. Bunlar ictihâdında
yanılan müctehidler gibidirler. Onlar gibi, bunların yanılmalarına da
bir
sevâb verilir. Böyle, birbirlerine uymıyan bilgilerde, hep Ehl-i sünnet
âlimlerinin bildirdikleri doğrudur.
Çünki bunların bilgileri, Peygamberlik kaynağından alınmışdır (alâ
sâhibihessalâtü
vesselâmü vettehıyye). Bu bilgiler, kesinlikle doğru olan vahy ile
bildirilmişdir.
Tesavvuf büyüklerinin marifetleri ise, keşf ve ilhâm ile
anlaşılmakdadır.
Keşf ve ilhâmın doğruluğu kesin değildir. Keşf ve ilhâmın doğru olup
olmadığı,
Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmaması ile
anlaşılır.
Kıl ucu kadar uygunsuzluk bulunursa, yanlış oldukları anlaşılır. İşin
doğrusu
böyledir. İşin doğrusu bilindikden sonra, buna uymıyan keşflerin,
dalâlet,
sapıklık oldukları anlaşılır. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, zâhirimizi,
bâtınımızı,
itikâdımızı, ibâdetlerimizi, Peygamberlerin efendisine (a.s) uygun eylemekle
şereflendirsin! Size ve doğru yolda olanlara selâmet
versin!
Âmîn.