Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı
Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan İbrahim (a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.
Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim a.s büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah'a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.
Şimdi
konu
ile ilgili olarak Kur'an-ı
Kerim'in açıklamalarını dinleyelim: Allah Teala buyuruyor:
Görülüyor
ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in
gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak
kendisine
seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin."
buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın
emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca
Cenab-ı Hak, İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir.
Bu,
Allah'ın insanlığa büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim'in
aracılığı ile insanı kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen
insanlar,
insan kurban etme, gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve
insanları
bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.
İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koçu kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak bize intikal etmiştir.
Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim (a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.
Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmak için
yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi
niyet
ve ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyuruluyor:
"Onların
(kurbanların
) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin
takvanız
ulaşır.'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva sahiplerinin
yapmış
oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i
kerimeler
bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.
Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.
Sevgili
Peygamberimiz de bu konuda
şöyle buyurmuştur :
"Amellerin
kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline
geçecek
olan ancak odur.''(4)
Kurban, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder.
Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek midir?
Kurban
bir
gelenek değil, kitap ve
sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekat gibi
Hicretin
ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle
buyuruluyor:
"Kurbanlık
deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için
onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu
halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere
yaslandığı
vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de
yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz."(5)
Peygamberimiz
de bir hadis-i şeriflerinde
şöyle buyurmuşlardır:
"Ademoğlu
kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş
yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve
kılları
ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah
katında
kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."(6)
Peygamberimiz
kurbanı tavsiye ederlerken
kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim'in
rivayetine
göre Enes (r.a.) şöyle demiştir :
"Allah'ın
Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi." (7)
Kurbanın Hükmü
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam
Azam
Ebû Hanife'ye göre kurban
vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl ve
kurban
kes"(8) âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali
vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9)
Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan
bir
ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban
vacip
olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.
Şâfiî,
Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden
İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i
müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin
dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete
göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on
gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse
(bedeninden)
asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz
kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını
gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen
şöyledir:
"Üç şey vardır,
bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk
namazıdır."(12)
Kurbanın hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu ödenir.
Kurban Kimlere Borçtur?
Kurban,
mukim olan ve sadaka-i fıtır
nisabına malik olan her kadın ve erkek müslümana vaciptir.
Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman
olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir olana kurban vacip
değildir.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.
İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.
İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14)
Zenginliğin Ölçüsü
Herhangi
mali bir ibadetin borç olması
için ön görülen zenginlik ölçüsü 'Nisap' kelimesi ile ifade
edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları
olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan
hayvanı,
üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir
yıllık
nafakalarından ve borcundan fazla 80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti
para
ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu
kimseye
yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı zamanda zekat için
de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının artıcı olması ve üzerinden
bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz.
Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?
Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve mandadır.
Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.
Hangi Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?
Bilindiği
üzere kurban bir ibadettir.
Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur
olmasa
da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
-İki veya bir gözü kör olan,
-Aşırı derecede zayıf olan,
-Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek
derecede aksak olan,
-Kulağının, kuyruğunun veya
tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
-Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş
olan,
-Doğuştan kulağı ve tenasül organı
olmayan,
-Koyun ve keçide bir, sığırda iki
memesi kurumuş olan,
-Burnu kesilmiş olan,
-Dilinin çoğu kesilmiş olan,
-Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle kusuru olan hayvanları kurban
etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık satın alınırken kusurlu olup
olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde
namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür. (Şafiîlerde
dördüncü
günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk
üç gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor
:
"Bu günümüzde yapacağımız
ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize dönüp kurban kesmek
olacaktır.
Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Kim önce kurban
keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği kurban
olmaz.''(15)
Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?
Bazı
kimseler hemen her yı1
kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı kesmeden canlı olarak
veya
bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın rüknü,
kurban
edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı
kesmeden
canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine
getirilmiş
olmaz, bu ancak sadaka olur.
Yalnız kurban kendisine vacip olan
kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir sebeble kurban günlerinde
kesmez
veya hiç kurban satın almaz ise kurban günleri geçtikten sonra, bu
kimse
kurbanlık hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak verir. Satın
alıp
kesmediği kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban günleri
geçtikten
sonra daha önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.
Kurbanı
kesebiliyorsa kendisi keser.
Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin kendisinin yapması, başkasına
vekâlet
vermesinden daha faziletli ve sevaptır. Peygamberimiz vedâ haccında yüz
deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini bizzat kendileri kesmiş,
kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek kestirmiştir.(16) Şayet
kendisi
kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine vekâlet vermek suretiyle
kestirir
ve kendisi de orada hazır bulunur. Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :
"Kurbanın
kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurbanın
kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17)
buyurmuştur.
Az
önce de
söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa
kendisi, kesemiyorsa ehil olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede
ehil
olmayan yani bunu beceremeyen kimseler, hayvana eziyet ederler
ki,
bu haramdır, günahtır. Bir ibadet yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı
günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere
büyük
rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların
ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse
bulamayanlar
kurbanlarını mezbahalarda kestirmelidirler.
Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş, hem de daha iyi değerlendirilmiş olur.
Kurban Nasıl Kesilir?
Hayvan
incitilmeden kesilecek yere
götürülür. Devenin dışındakiler kıbleye karşı sol tarafları üzerine
yavaşça
yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı da bağlanır. Sonra kesecek
olan:
"Allahü ekber, Allahü ekber,
lâ İlâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve Lillahilhamd.
Bismillâhi
Allahü ekber'' der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.
Sadece "Bismillâhi Allahü ekber''
diye kesse de olur.
Usulüne göre bir kesim yapmış olmak
için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi
gerekir.
Kurban kesildikten sonra sahibi,
Allah rızası için iki rekat namaz kılar, sonra da dua ederek Cenâb-ı
Hak'tan
dileklerde bulunur.
Kurban Etinin Taksimi
Deve
ve
sığır gibi hayvanlar ortaklaşa
kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil,
tartılarak
taksim edilir. Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın
etini
taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban
etini
tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine
kurban
etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara
sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz
ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban
kesmeyen
yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve
komşulara
ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.
Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir.
Bayram
Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşru kılınmıştır.
Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye sorduğunda, onlar "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler. Bunun üzerine peygamberimiz : "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki gün verdi: Ramazan bayramı, kurban bayramı" (18) buyurdu. Ramazan bayramı namazı gibi kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir. Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da yükümlüdürler. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.
Bayram namazı
Güneş
doğduktan ve kerahet vakti
çıktıktan sonra, öğleye kadar kılınır. Herhangi bir sebeple ilk günü
kılınamazsa
ertesi günü kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle
kılınır.
İki rekattır. Şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için kurban
bayram namazını kılmaya, uydum imama.'' Bundan sonra tekbir alınır.
Birinci
rekatta "Süphaneke" okunur. Sonra imam açıktan, cemaat tarafından
da gizlice üç defa "Allahü ekber" diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde
eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara salıverilir. Üçüncü tekbirin
peşinden
eller yanlara salıverilmeyip bağlanır. İmam Fatiha ve sure okur; cemaat
dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû ve secde yapılır.
İkinci
rekata kalkıldığında imam önce Fatiha ve sûre okur. Sonra birinci
rekatta
olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de eller yukarı
kaldırılıp
yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir ve secdeler
yapılarak
oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm verilir.
Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler
a)
Bayram
gecelerini dua ve ibadetle
ihya etmek, kaza namazı kılmak, Kur'an okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve
mağfiret dilemek. Çünkü duaların makbul olduğu gecelerden birisi de
bayram
geceleridir. Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Ramazan ve kurban bayramı gecelerini,
sevabını umarak ibadetle geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün
ölmez."(l9)
b) Bayram sabahı erken kalkarak
yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
c) Güzel koku sürünmek.
d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
e) Gücü yetiyorsa namaza yürüyerek
gitmek.
f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
g) Yoksullara çokça sadaka vermek.
h) Bayram namazına giderken yolda
tekbir getirmek.
i) Kurban kesecekse kurban etinden
yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir şey yiyip içmemek.
j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü
peygamberimiz böyle yaparlardı.
k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek.
Bütün bunlar bayramda yapılması
müstehap olan işlerdir.
Bayram
günleri sevinç günleridir.
Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.
Bu
itibarla
bayramın toplum hayatımızda
üstün yeri ve değeri vardır. Bayram günleri toplum şuuru bütünleşir.
Toplum
fertleri birbirleriyle sevinip kaynaşır. Hayatın bitmek tükenmek
bilmeyen
sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanları
bayramlar
dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.
Bu
günlerde
akraba ve komşularımızla
olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir.
Bayram
sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep birlikte ve içtenlikle
yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem
taşır.
Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan
toplulukları
yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.
Bu
günlerde
annemizin-babamızın
ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allah'a ibadetten
sonra
anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi
yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve
saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selâmlaşarak
tebrikleşmeliyiz.
Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı ve gönüllerini
almalıyız.
Hastahanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi
sunmalıyız.
Yetimlerle ve kimsesiz çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara
anne
ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç
çocuklara
yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını
sağlamalıyız.
Bizden
hayır
dua bekleyen ölülerimizin
mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta
bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı
ve aralarını bulmalıyız. Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de
İslâm'ın
emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve
zarar
verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplumu oluşturan
fertleri
birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve toplumu
rahatsız
eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur. Bu duygularla
hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara
sağlıkla,
huzurla erişmemizi Cenâb-ı Hak'tan diliyorum. Mübarek bayramın
ülkemize,
İslâm alemine ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini
diliyorum.
Cenâb-ı Hak yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına
muvafık
eylesin ve bizi kendisine ibadetten ayırmasın. Amin.
1- Saffât, 100-111.
2- Hacc, 37.
3- Maide, 27-28.
4- Buharî, Bedülvahiy,
1.
5- Hacc, 36.
6- Tirmizî, Adâhî,
1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
7- Müslim, Adâhî 3,
İbn Mâce, Adâhî, 2.
8- Kevser, 2.
9- İbn Mâce, Adâhî,
2.
10- Mebsût, c. 12,
s. 8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
11-Müslim, Adâhî,
7.
12- Ahmed b. Hanbel.
13- Bedayiu's-sanayi,
Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
14- Reddülmuhtar,
c. 5, s. 309.
15- Buhari, Adâhî,
1.
16- Müslim, Hac, 19.
17- Et-Tergib
ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
18- Ebû Davût, Salat,
245.
19- Mecmeu'zevâid,
Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.
Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergisi
2000 Mart'dan yararlanılmıştır
![]() |
||
www.diyanetsenhaber.com | ||
|