Haccın Temel Kavramları
iHRAM
MiKAT
Mikat, hac yasaklarının başladığı, Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkmak için
hazırlığın yapıldığı ilk yerdir. Şekil olarak ihrama girmenin yanında
duygu ve düşünce olarak da insanları kırmama, hoşgörü, sabır, insanlara
saygı gibi dinin genel yaklaşımlarının daha derince yaşanması mikatla
başlar. Türkiye’de havaalanında herkes bembeyaz ihram örtülerine
bürünür. Artık yasaklar başlamıştır; saç, sakal ve tırnaklar kesilmez.
Bütün vücudumuz bize karşı korunma altına alınmıştır. Şayet ihlal
edersek ceza vermemiz gerekiyor.
KÂBE
Allah’ın emriyle Hz. İbrahim’in, oğlu ile inşa ettikleri fizik ötesi
âlemlerden Beyt-i ma’murun izdüşümü mahiyetinde, küp şeklinde bir
yapıdır. Herkesin kafasında bir Kâbe resmi mutlaka vardır. Bu resim, ya
anlatılanlardan veya farklı ebatlarda çekilmiş fotoğraflardan ve
kartpostallardandır. Ama bunlara bakmak insana hiçbir zaman canlı
olarak Kâbe’ye bakma ürpertisini vermeyecektir. Kâbe sürekli bir
hareketin merkezidir ve orada donukluk ve uyuşukluk düşünülemez. Keşke
Müslümanlar oradaki hareketi hayatın bütün alanlarına yansıtabilseler.
TELBiYE
Telbiye, “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk.
İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke lâ şerike leke: Sana geldim,
buyur Allah’ım! Çağırdın koşup geldim, emrine hazırım. Sana geldim,
ortağın yoktur, koşup geldim, hamd ve nimet Sana ait, mülk de Senindir.
Ortağın yoktur Senin!” (Buhârî, Hac, 26; Müslim, Hac, 19-20) duası
hacca giden kimsenin ihramını giyip iki rekat namaz kıldıktan sonra
okuyacağı duadır ve “elest bezmi”nde verilen sözün bir karşılığı
gibidir. Zencisi de, Arap’ı da, Japon’u da, Türk’ü de bu duayı okur.
Bütün alt kimlikler gitmiş, yerine rengi ve dili farklı da olsa belli
bir süre aynı dili konuşan, aynı dille ibadet eden Müslümanlar ortaya
çıkmıştır. Bu, bütün hayat boyu devam ettirilmesi gereken bir sözdür.
TAVAF
Tavaf, Kâbe etrafında Hacerü’l-esved hizasından başlayarak yedi defa
dönmektir. Tavaf esnasında mü’minler büyük kâinatın küçültülmüş bir
numunesini ortaya koyarlar. Çünkü kâinatta yıldız kümeleri, gezegenler,
yıldızlar hatta güneş bile kendilerine ait bir yörüngede hareket
etmektedirler.
SA’Y
Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile eşini o zamanlar için ıssız ve tarıma
elverişli olmayan Mekke’de Kâbe’nin olduğu bölgeye bırakmış, onları
Allah’a emanet etmişti. Hâcer validemizin suyu bitince, su aramak ve
gelecek birini görmek için Safa ve Merve tepeleri arasında gidip
gelmeye başladı. Bu gidiş geliş yedi defa olmuştu. Yokuşta yavaşlıyor,
düze inince koşuyordu.
Son seferinde Hz. İsmail’in bulunduğu yerden su çıktığını gördü. Bu, Allah’ın onlara bir ikramıydı. Çorak bir arazide yüzyıllardır hiç kesilmeden akan lezzetli ve besleyici bir su çıkması Hz. İbrahim’in Allah’a tevekkülünün ve duasının bir neticesiydi. Hacıların her sene gelirken getirdikleri, işte bu Hz. İbrahim döneminden günümüze kadar kesilmeyen bereketli zemzem suyudur. “Safâ ile Merve, Allah’ın belirlediği nişânelerdendir.” (Bakara, 2/158) Safa ve Merve arasında gidip gelmemizi istiyor. Biz bu kadarını biliyoruz. Her şeyin bize faydasını ve hikmetini bütünüyle öğrenemeyiz. Deriz ki, Allah’ın emrettiği her şeyde bildiğimiz ve bilmediğimiz nice hikmet vardır. Sonuç olarak sa’y, iman ve ihlâsa dayalı kulluğun tecellî ettiği bir ibâdetin bölümlerinden biridir.
VAKFE
Arefe günü Arafât’ta, bayram gecesi de, gece yarısından sonra
Müzdelife’de bulunmak, buralarda Allah Teâlâ’ya telbiye, tesbîh, tekbîr
gibi zikirlerle, istiğfâr ve dualarla, tefekkür ve tazarrularla ibâdet
etmek, haccın en önemli vazifeleri arasındadır. Burada rekleri,
dilleri, ülkeleri ve alışkanlıkları birbirinden çok farklı, fakat aynı
Allah’ın kulu ve aynı Peygamber (sas)’in ümmeti olduğunun farkında olan
milyonlarca insan burada Allah’a yönelmekte, O’na kulluklarını sunmakta
ve O’ndan dileklerde bulunmaktadırlar. Allah Resûlü (sas)’in ifadesiyle
haccın kendisinden ibaret olduğu vakfe aynı zamanda dünyada mahşeri
temsil eden tek toplantıdır; üzerlerinde kefene benzer giysilerinden
başka bir şeyleri bulunmayan insanlar Rabb’in huzurundalar. Hacca giden
her mü’min Allah’a iltica eden bu büyük topluluk içinde mahşeri
düşünmeli, henüz fırsat varken o güne hazırlanmaya gayret etmelidir.
ŞEYTAN TAŞLAMA
Hz. İbrahim (as), Allah’ın emrini yerine getirmek üzere oğlunu kurban
etmek için Mina’ya doğru ilerlerken şeytan yolunu kesmiş ve onun
zihnini çelmek istemişti. Hz. İbrahim onu taşlayarak yanından
uzaklaştırdı. Hac ibâdetini yapan Müslüman, cemre adı verilen yerleri
taşlarken aslında içindeki şeytanı taşlamakta, onu kendinden
uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu bir vak’anın ifadesi olduğu gibi aynı
zamanda bir hedeftir. Herkes içindeki şeytanı taşlamalı ve hayatından
çıkarmaya çalışmalıdır.
KURBAN
Yüce Allah (cc) bir kurbanla tam olmasa bile şükür eda etme yolunu bize
gösteriyor. Bu arada hacda kesilen kurbanla herkesin Kurban Bayramı’nda
kestiği kurbanı karıştırmamak lazım. Hacdaki kurban, hac gibi zor bir
ibadeti yapabilmenin bir şükrüdür.
![]() |
||
www.diyanetsenhaber.com | ||
|